“Ticaret ve yolların kesildiği ve fitnelerin çoğaldığı zaman, muhtelif beldelerden YEDİ âlim, her birinin beraberinde ÜÇYÜZON küsür kişi olduğu halde, birbirlerinden habersiz bir şekilde Mekke’de bir araya gelirler. Biri diğerine ‘Burada ne arıyorsun?’ diye sorar.
Ona şöyle derler: ‘Biz o şahsı aramak için geldik ki, fitneler onun eliyle sönebilir. Konstantiniyye onunla feth edilir. Biz onu ismi ile ve anasının, babasının ismiyle ve ordusu ile tanırız, Mekke’de olduğunu da biliyoruz.’
Bu yedi âlim bu konuda birleşirler onu ararlar ve Mekke’de bulurlar. Ve kendisine ‘Sen falan oğlu falansın’ derler. O ise ‘Ben sadece Ensar’dan birisiyim’ der. Onların elinden kurtulur. Onu tanıyan ve bilenlere anlatırlar, bunun üzerine ‘Aradığınız sahibiniz odur ve Medine’ye gitmiştir.’ denilir. Bu defa onu ararlar, halbuki o tekrar Mekke’ye dönmüştür. Onu tekrar Mekke’de bularak yine, ‘Sen falan oğlu falansın, annen de filân kızı filânedir, sende şu şu alâmetler vardır, birinci defa bizden kurtuldun, uzat elini sana biat edelim.’ derler. Bunun üzerine o ‘Ben aradığınız değilim.’ der ve tekrar Medine’ye gider. Medine’de yine aranınca tekrar Mekke’ye döner. Mekke’de kendisini Rükûn’da bularak şöyle derler: ‘Eğer biatlarımızı kabul etmezsen, bizi aramakta olan ve başında Haddam’dan birisinin bulunduğu Süfyani ordusuna karşı korumazsan, günahlarımız senin üzerine ve kanlarımız da boynuna olsun.’ derler. Bunun üzerine Mehdi, Rûkun ile Makam arasına oturur ve elini uzatarak biatları kabul eder.
Allah da onun muhabbetini insanların sinelerine yerleştirir. O daha sonra gündüz aslan, gece ise âbid olan bir kavimle beraber olur.” (İmam-ı Suyûtî)
Commenti